2 Ağustos 2014 Cumartesi

Bu yazı bundan çok önce yazılmış bir gazete köşe yazımdır, dikkat edilirse şartlar hiç değişmemiş, katil daha da azıtmıştır.

 TERÖR DEVLETİ KATLİAMA DEVAM EDİYOR-1

            1950 nin sonları ile 1960 larda Kıbrısta Papaz Makaryos’un önderliğinde Kıbrıslı Müslümanlara (İsrailin yaptığı kadar olamasa da) hunharca katliamlar yapılıyordu. İletişim araçları bu günkü kadar gelişmiş değildi ama, bu katliamlara karşı yurdun her tarafından “Ordu Kıbrıs’a “ feryatları yükseliyordu. Ancak  ordu da bir türlü harekete geçmiyordu. Çünkü ordunun Kıbrıs’a veya başka bir yere hareket edebilmesi için hükümetlerin kararı gerekliydi.
            O yıllar ortaokul- lise öğrencisi olduğum ilk gençlik yıllarımdı. Hükümetlerden bir hareket olmayıp, Şanlı Ordumuz Kıbrıs’a hareket etmeyince K. Maraş’tan Adana’ya, oradan da Mersine insanlar yaya veya binekli olarak yürüyüşe geçerler, yurt genelinde sık sık yapılan mitinglere ilaveten Mersinde büyük nümayişler olurdu. Bu mitinglerde ateşli konuşmalar yapılır, şiirler okunur, halk galeyana getirilir, böylece milli duygu canlı tutulurdu. İşte yıllar yılı canlı tutulan, heyecanı hiç eksilmeden süren Kıbrıs milli davamız 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile noktalandı. 1974 te Ordumuzun Kıbrıs’a çıktığı, aşılmaz denen beşparmak dağlarının beş dakikada aştığı gün ne gurur verici bir gündü. O zaman Tv lar bu günkü kadar yaygın olmadığı için haber saatlerinde radyoların başına toplanan halkın hissiyatını bu günkü gibi hatırlıyorum. Bu hissiyat Kıbrıs’a çıkma konusunda devletten önce milletin verdiği kararın dışa vurumuydu.
            1947-48 yıllarında Amerika ve İngiltere’nin kontrolünde, bir çıbanbaşı olarak Filistin Toprakları üzerinde zor kullanılarak kurdurulan İsrail işgal ve terör devleti, o günden beri Filistin’de kan dökmeye devam ediyor. Ne kana doymaz insan kasapları çıktı İsrail’den. Ariel Şaron’lar, Moşe Dayan’lar, Olmert’ler ve daha niceleri. Kan dökmek bunların genlerinde var. İlk döktükleri kan Peygamberlerin kanlarıdır, en sonuncusu de 27 Aralık 2008 Cumartesi günü gökten yağan ölüm bombaları ile 400 den faza Filistinli Müslüman’ın Şehit edilip, 1000 kişi kadarının da yaralandığı olaydır. Şimdi ordu  Filistin’e gitmediği gibi, ordu Filistine diyenler de yok. Çok hassas ve duyarlı vatandaşlarımızın yanında, birkısım medya gibi birkısım insanımız TV larının başında koltuklarına yaslanmış vaziyette, ölen ve yaralananlara bakıp da keyifleri kaçmasın diye tv nun kanallarını değiştiriyor ve belki başını sağa sola sallayarak “cık, cık, cık” diye öfke sesleri çıkarıyorlar o kadar. Oysa Filistin de bizim vatanımızdır. Çünkü Mekke gibi, Medine gibi “ Kulu (Hz. Muhammed sav) nun bir gece Mescid-i Haram’dan, etrafı mübarek kılınan Mascid-i Aksa’ya, oradan da Miraca yükseltildiği” ilk kıblemiz Kudüs Filistindedir. Kâbe’ye karşı vuku bulacak bir saldırıya Müslümanlar nasıl duyarsız kalamazlarsa, Filistin’e yapılan saldırılara da duyarsız kalamazlar. Bu duruma göre Filistin, İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den, Adana’dan, Tunceli’den farklı değildir. Peki farklı değilse neden meydanlar, caddeler, sokaklar dolusu insanlar Filistin diye yeri göğü inletirken, İslam Milletinin başındaki hükümetler yeterli duyarlılık ve cesareti göstermiyor, harekete geçemiyorlar? Bu millet  Kıbrıs’a neredeyse denizi yararak gitmek istiyordu, şimdi görüyoruz ki birkısım boyalı basın “Efendim HAMAS İsraile füze attı da onun için İsrail saldırdı” gibi nerdeyse katili haklı çıkaracak bir yayın yapıyor ve buna rağmen insanımız o gazeteleri alıyor, kendi parası ile yaşatıyor, ne oldu bu insanlara?
            Dünya Müslümanları, başlarındaki idareciler fiili müdahale dahil bu işe köklü çözüm bulana kadar evlerine girmemeli, tepkiler her gün artarak devam etmelidir.Belki o zaman makam düşkünü zâlim idareciler Allah’tan değil de makamlarının gitmesinden korktukları için göstermelik de olsa harekete geçebilirler.
           



                  

                                 MÜFTÜLÜK MAKAMINA
                                                                      BURSA

Bursa Esentepe Camiinde Ramazan’ın son on gününde Mütekif olarak bulunan bizler, öncelikle bu ibadete öncülük eden, İtikâf yapanların işlerini kolaylaştıran il ve ilçe müftülerimize, on gün boyunca iftar yemeklerini tam zamanında yetiştiren kuruluşlarımıza teşekkür ve dua ederiz.

On gün boyunca camiden hiç çıkmadan yaptığımız bu ibadetle 1- Beş vakit namazı camide cemaatle kılmak 2- Yapılan vaaz ve nasihatleri baştan sona dinleme ve istifade etme imkânı bulmak. 3- Kaza ve nafile ibadetleri artırmak. 4- Bu zaman zarfında en az bir hatim yapmak. 5- Şahsımız, ailemiz, milletimiz ve mazlum İslam Milleti için dua ve niyazlarda bulunmak, 6- Meal, ilmihal ve benzeri eserlerle ( zamanın elverdiği oranda) İslami bilgilerimizi artırma gayreti içerisinde olmak. 7- Uyku dışında günün her saatini bu minval üzere geçirmek. 8- Günün dedikodu ve meşguliyetlerinden uzak samimi bir özeleştiri ve tefekkürde bulunmak. 9-Bin ay ( 83 yıl) dan daha hayırlı olan Leyle-i Kadr’in bu on gün içerisinde olduğunun şuuru içerisinde olmak. 10- Az yemek- az uyumak, az konuşmak gibi hasletleri huy ve alışkanlık haline getirmeye çalışmak gibi güzelliklerin yaşandığını söylemek mümkündür.

ANCAK: Bu güzelliler yaşanırken birtakım zorluklarla karşı karşıya olunduğunu da söylemek durumundayız.
Şöyle ki: a-Bu ibadet sünnettir, yemekten önce ve sonra el yıkamak ta sünnettir. b- Cuma günü bir duş yapıp bu sünneti de yerine getirerek, Cuma Namazını kılmak bu sıcak aylarda daha da önem kazanmaktadır, ama  mütekif bu imkandan yoksundur.  c-Camiler cemaatin girip çıktığı yerler olduğu için mütekifin özel eşyaları caminin görünümü ile uyum sağlamamaktadır.

Bu ve benzeri ihtiyaçlardan dolayı durumu müsait olan camilerin uygun yerlerine bir lavabo ve duş düzeni ile portatif de olsa kapalı bir mekân yapmak mümkün olabilir. Ayrıca hiç olmazsa bundan sonra yapılan ve yapılacak olan camilerde bu hususlar dikkate alınabilir diye düşünüyoruz.
İl Müftülüğümüzün ilçe müftülüklerine bu durumu bildirmesi veya tamim etmesinin önemi açıktır.

Esentepe Camiinde İtikâfta bulunan bizler bu hususları Müftülük Makamlarımıza arzetmeyi uygun bulduk.

Ahmet Tiryaki -  Ömer Kangal -   Cemil Güleroğlu  -  Fahrettin Efe    ve  Osman Kahveci



 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder