HİCAP
Nerede örtüsüne bürünmüş mütevazı ve
onurlu, çevresinde saygı uyandıran bir ihtiyar kadın görsem, hemen çocukluğumun
o neşeli, mutlu ve kaygısız yıllarını hatırlarım. Her çocuk gibi diyemesem de bütün mutlu çocuklar gibi benim de her
istediğim yapılır, her türlü nazım çekilir, her dediğim kayıtsız şartsız yerine
getirilir ve her türlü huysuzluklarıma sabırla tahammül edilirdi. Özellikle
ninem; o ihtiyar bir kadın değil, sanki bir sabır abidesiydi. İştahsız, içine
kapanık, biraz da huysuz bir çocuk olmama rağmen, ninemin bana bir kerecik
olsun sert davrandığını hatırlamıyorum. Şayet aileden benim huysuzluklarıma
katlanamayarak titizlenenler olursa, babasından mı yoksa dedesinden mi duyduğunu bilemediği, benim de çok hoşuma giden ve şimdi kendi
çocuklarıma da uyguladığım şu altın öğüdü verirdi. “ Çocuklar yedi sekiz yaşına
kadar evde kraldır, onun her dediği olur. Sekiz yaşından on beş veya on sekiz yaşına kadar evde köle gibidir, bu
dönemde büyüklerin her dediği olur, çünkü çocuk terbiye edilecek, şekil alacak,
ailenin istediği kalıba girecektir. Ondan
sonra da arkadaş gibi davranılmalıdır.” Diyerek herkesi susturur, güzel ve unutulmaz bir ders verirdi.
Ninemin dizlerine oturup başını tamamen,
yüzünü de yarısına kadar örten oyalı yazmasını geriye iterek, buruşuk
yanaklarını öptüğüm yılların tadını hayatım boyunca hiç unutamadım. Bazı
sabahlar ninemi örtüsüz olarak gördüğüm olurdu. İtiraf etmeliyim ki onu örtüsü
ile daha güzel, daha nurlu ve daha saygı değer bulurdum.
Bir gün sabah kahvaltısından sonra
ninem büyük bir kızmışım gibi beni karşısına alarak, “ Yavrum! Her şeyin bir
vakti, zamanı vardır. Senin de artık Kuran öğrenme zamanın geldi. Bu sene ilk
okula başlayacaksın. Yarın okullar açılırsa ikisini birden yapamazsın. Bu gün
seni camide açılmış olan Kuran-ı Kerim Kursuna götüreceğim. Orada senin
yaşlarında birçok arkadaşların da olacaklar. Zaten ben de yanından hiç
ayrılmayacağım; beraber gidip, beraber döneceğiz. Küçük yaşta Kuran daha kolay
öğrenilir. Tamam mı kızım? Hıı gidelim mi?” Dedikten sonra beni kendisine doğru
çekip, başımı göğsüne bastırarak, şimdi
birçoğunu unuttuğum uzun bir konuşma yapmıştı. Bu hali ile ninem beni önemli
bir yarışa hazırlayan menajere benziyordu.
Ninemin eline sıkı sıkıya yapışmış
olarak, mahalle camimizin birinci katında açılan kursa gittiğimizi, benim
yaşımda veya daha büyük, kızlı, erkekli, bağıra çağıra koşan, oynayan çocukların aralarından geçerek,
büyük bir salonun yan tarafına sıkıştırılmış olan odaya girdiğimizi, orada orta
yaşlı, kısa sakallı bir hoca efendinin bize bir çok sorular sorup, aldığı bilgileri kalın bir deftere yazdıktan
sonra, saçlarımı okşayarak, “Aferin sana
kızım, bak burada senin yaşında bir çok
arkadaşın da var, onlarla hem oynayacak iyi vakit geçireceksin, hem de güzel ve
faydalı bilgiler öğreneceksin.” Dediğini daha dün gibi hatırlıyor ve aynı
heyecanı duyuyorum.
Mahallemize yeni yapılmış olan camide
yaz aylarında açılan ve ilkokul bitene kadar hiç aksatmadan devam ettiğim bu
Kuran Kursunda, ninemin nasıl bir ulvi
gaye uğruna, neden devamlı örtülü olarak bulunduğunun sırrını da öğrendim.
Çocukluğumdan beri okumayı çok
sever, bulduğum her türlü kitabı okurdum,
hala da öyle. Okuduğum kitaplardan sonra kendime olan güvenimin arttığını, ifade gücümün geliştiğini, kendimi
daha güçlü ve manen zenginleşmiş gibi hissettiğimi hatırlıyorum. Dikkatimi bir noktaya toplayıp,
çok iyi konsantre olabildiğim için, derslerime hazırlanmaya, öğretmenlerimin sınıflarda anlattıklao dersi
öğrenmeme kafi geldiğinden, okumaya zaman bulabiliyordum. Öylesine sürekli bir
okuma idi ki benimki; “ Yeter artık kızım! Hadi yemek hazır.” Demeseler
sabahtan akşama kadar hiç durup dinlenmeden okuyabilirdim. Çocukluk ve gençlik
yıllarımdan beri devam eden bu güzel alışkanlığın hayatta çok faydasını
gördüğümü kabul etmek durumundayım.
Devam edecek
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder