İTİKAF NEDİR
İtikaf: Bir
şeye devam etmek – Bir yere çekilip yalnız ibadetle meşgul olmak – Özellikle
Ramazan’ın son on gününde, mescitlerde veya mescit hükmünde olan yerlerde kalıp
ibadet, ilm-i iman ve Kuran, zikrullah gibi ibadetlerle meşgul olmak demektir.
Böyle bir kimseye “ Mu’tekif” denir.
Bu ibadet
niçin özellikle Ramazan’ın son on gününde yapılır: Ramazan başlı başına bir feyiz
ve manevi bereket ayıdır. Bu hususta birçok Hadis-i Şerif vardır, bunlarda
birkaç tanesi şöyledir. “ Her hasene on mislinden yediyüz misline kadardır;
yalnız oruç bana mahsustur, onun mükafatını da ancak ben veririm.” Ve “ Cennetin
bir kapısı var adına “Reyyan” derler, oradan ancak oruçlular girebilir.” Ve “ Ramazan
ayı girdiği zaman, Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapatılır.
Şeytanlara kelepçe vurulur. Bir münadi, Ey hayır talep eden gel! Ey fenalık
peşinde koşan vazgeç ! diye ünlenir.” Bütün bunların yanında Ramazan ayı
içerisinde 1000 aydan (Yani 83,3 yıldan) daha hayırlı olduğu “El Kadr” suresi
ile, yani ayetle kesinlik kazanan “Leyle-i Kadr” (Kadir gecesi) vardır ki bu
gece Ramazan ayı içerisinde olmakla birlikte, Ramazan’ın son on gününde
aranmasının gerektiği Peygamberimiz (sav) tarafından bildirilmiştir. İşte “İtikaf”
ibadetinin Ramazanın son on gününde yapılmasının sebebi budur. Ayrıca
Peygamberimiz (sav) Medine’ye hicret ettikten sonra ahirete intikal edene kadar
her yıl Ramazan’ın son on gününde itikafa girmişlerdir.
Bir İtikaf
Vacip, Müekket Sünnet ve Müstehab nevilerine ayrılır. Bir kişi İtikafa
gireceğini dili ile söylemişse yani nezretmişse (adamışsa) bu itikaf vacip olan
İtikaftır.
İhlasla
yapılan bir İtikaf pek şerefli bir amel sayılmıştır. Bu sayede kalbler bir
müddette olsa dünya meşgalelerinden uzak kalır ve Hakka yönelir. Birer
Beytullah (Allah’ın evi) olan mescitlerden birine sığınan bir mümin çok
kuvvetli bir kaleye sığınmış, Kerim olan Rabbinin feyiz ve yardım kapısına
sığınmış olur.
İslam
büyüklerinden “Ata” demiştir ki: İtikaf yapan bir kimse ihtiyacından dolayı
büyük bir zatın kapısında oturup, dileğini elde etmedikçe buradan ayrılıp
gitmem diye yalvaran bir kimseye benzer ki Allah’ın bir mabedine sığınmış olan
kimse de beni bağışlamadıkça buradan gitmem demektedir.
Bir müminin,
her gün biraz daha kısalan ömrünün bir bölümünü de böyle kutsal bir yerde yüce
yaratıcısına olanca varlığı ile yönelerek geçirmesi ne büyük bir nimettir.
Bu bağlamda ben bu ibadete gereken önemi vermediğimiz, ihmal
ettiğimiz, dolayısı ile ziyanda olduğumuz
kanaatindeyim.
İslami
kaynaklar, İtikaf yapan kimse, bütün vakitlerini namaza ayırmış demektir. Çünkü
fiili olarak namaz kılmadığı vakitlerde de mescit içerisinde namaza hazır
vaziyettedir ki bu bekleyiş namaz hükmündedir.
İtikaf’ın
edepleri: 1-İtikaf Ramazanın son on gününde mescitlerin en faziletlisinde
yapılmalıdır.
2- İtikaf anında hayırdan başka bir şey söylenmemeli, günah
sayılmayacak şeyler konuşulmalı, günah sayılan şeylerde dilini tutmak büyük bir
ibadettir. 3- İtikaf esnasında Kuan-ı Kerim okumak – Hadis-i Şerif okumak –
Peygamberimizin hayatı ile ilgili eserler okumak ve İslami meseleleri öğrenmeye
devem etmek gerekir. 4- İtikaf yapan kimse temiz elbiseler giymeli, güzel koku
sürünmeli. 5- İtikafa yalnız kalple değil, dille de söyleyerek niyet etmelidir.
Mesela şöyle niyet edilebilir: Allah’ım! Bu geceden başlamak üzere “Beytullah’ın bir
şubesi ve senin evin olan bu mescitte,
Ramazan’ın son on günü senin miâfirliğine talibim, beni misafirliğin kabul
buyur ve Rabbim ev sahibinin misafire
ikramı borcudur, beni bağışla; şu geçici dünya hayatında bana ve bize merhamet
nazarınla bak...
İtikaf sayesinde insanın maneviyatı yükselir,
kalbi nurlanır, simasında kulluk nişanesi parlar, ilahi feyizlere kavuşur. Bu
ne mübarek ve ne güzel bir durumdur.
Sonuç olarak: Dünya iki kapılı
bir misafirhanedir. Doğumla başlayan hayat her gün hatta her nefesle biraz daha
kısalmakta, kişi ölüme biraz daha yaklaşmaktadır. Ölüm yok oluş değil, bir
mekan değiştirmedir. Hem öyle bir mekan değiştirme ki fani (geçici) olandan
ebedi olana intikal ediş. O hayatta artık ölüm yoktur. Ya düşünüp hayal bile
edilemeyecek kadar güzel ve rahat bir hayat, ya da tahmin ve tahayyül
edilemeyecek kadar sıkıntılı, azap dolu bir hayat vardır. İşin ilginç yanı o
ebedi hayata başı ve sonu belli olan, kısacık bir ömür parçasında
hazırlanılmaktadır. Bir öğrenci bile sonucu hayat, memat meselesi olmayan sınavına
bizlerin ahirete hazırlanmamızdan daha ciddi ve daha sorumluluk duygusu ile
hazırlanmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder