10 Eylül 2012 Pazartesi

İTİKAF NEDİR


                                                            İTİKAF NEDİR

            İtikaf: Bir şeye devam etmek – Bir yere çekilip yalnız ibadetle meşgul olmak – Özellikle Ramazan’ın son on gününde, mescitlerde veya mescit hükmünde olan yerlerde kalıp ibadet, ilm-i iman ve Kuran, zikrullah gibi ibadetlerle meşgul olmak demektir. Böyle bir kimseye “ Mu’tekif” denir.
            Bu ibadet niçin özellikle Ramazan’ın son on gününde yapılır: Ramazan başlı başına bir feyiz ve manevi bereket ayıdır. Bu hususta birçok Hadis-i Şerif vardır, bunlarda birkaç tanesi şöyledir. “ Her hasene on mislinden yediyüz misline kadardır; yalnız oruç bana mahsustur, onun mükafatını da ancak ben veririm.” Ve “ Cennetin bir kapısı var adına “Reyyan” derler, oradan ancak oruçlular girebilir.” Ve “ Ramazan ayı girdiği zaman, Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapatılır. Şeytanlara kelepçe vurulur. Bir münadi, Ey hayır talep eden gel! Ey fenalık peşinde koşan vazgeç ! diye ünlenir.” Bütün bunların yanında Ramazan ayı içerisinde 1000 aydan (Yani 83,3 yıldan) daha hayırlı olduğu “El Kadr” suresi ile, yani ayetle kesinlik kazanan “Leyle-i Kadr” (Kadir gecesi) vardır ki bu gece Ramazan ayı içerisinde olmakla birlikte, Ramazan’ın son on gününde aranmasının gerektiği Peygamberimiz (sav) tarafından bildirilmiştir. İşte “İtikaf” ibadetinin Ramazanın son on gününde yapılmasının sebebi budur. Ayrıca Peygamberimiz (sav) Medine’ye hicret ettikten sonra ahirete intikal edene kadar her yıl Ramazan’ın son on gününde itikafa girmişlerdir.
            Bir İtikaf Vacip, Müekket Sünnet ve Müstehab nevilerine ayrılır. Bir kişi İtikafa gireceğini dili ile söylemişse yani nezretmişse (adamışsa) bu itikaf vacip olan İtikaftır.
            İhlasla yapılan bir İtikaf pek şerefli bir amel sayılmıştır. Bu sayede kalbler bir müddette olsa dünya meşgalelerinden uzak kalır ve Hakka yönelir. Birer Beytullah (Allah’ın evi) olan mescitlerden birine sığınan bir mümin çok kuvvetli bir kaleye sığınmış, Kerim olan Rabbinin feyiz ve yardım kapısına sığınmış olur.
            İslam büyüklerinden “Ata” demiştir ki: İtikaf yapan bir kimse ihtiyacından dolayı büyük bir zatın kapısında oturup, dileğini elde etmedikçe buradan ayrılıp gitmem diye yalvaran bir kimseye benzer ki Allah’ın bir mabedine sığınmış olan kimse de beni bağışlamadıkça buradan gitmem demektedir.
            Bir müminin, her gün biraz daha kısalan ömrünün bir bölümünü de böyle kutsal bir yerde yüce yaratıcısına olanca varlığı ile yönelerek geçirmesi ne büyük bir nimettir.
Bu bağlamda ben bu ibadete gereken önemi vermediğimiz, ihmal ettiğimiz, dolayısı ile ziyanda olduğumuz  kanaatindeyim.
            İslami kaynaklar, İtikaf yapan kimse, bütün vakitlerini namaza ayırmış demektir. Çünkü fiili olarak namaz kılmadığı vakitlerde de mescit içerisinde namaza hazır vaziyettedir ki bu bekleyiş namaz hükmündedir.
            İtikaf’ın edepleri: 1-İtikaf Ramazanın son on gününde mescitlerin en faziletlisinde yapılmalıdır.
2- İtikaf anında hayırdan başka bir şey söylenmemeli, günah sayılmayacak şeyler konuşulmalı, günah sayılan şeylerde dilini tutmak büyük bir ibadettir. 3- İtikaf esnasında Kuan-ı Kerim okumak – Hadis-i Şerif okumak – Peygamberimizin hayatı ile ilgili eserler okumak ve İslami meseleleri öğrenmeye devem etmek gerekir. 4- İtikaf yapan kimse temiz elbiseler giymeli, güzel koku sürünmeli. 5- İtikafa yalnız kalple değil, dille de söyleyerek niyet etmelidir. Mesela şöyle niyet edilebilir: Allah’ım!  Bu geceden başlamak üzere “Beytullah’ın bir şubesi ve senin evin olan bu  mescitte, Ramazan’ın son on günü senin miâfirliğine talibim, beni misafirliğin kabul buyur ve  Rabbim ev sahibinin misafire ikramı borcudur, beni bağışla; şu geçici dünya hayatında bana ve bize merhamet nazarınla bak...
             İtikaf sayesinde insanın maneviyatı yükselir, kalbi nurlanır, simasında kulluk nişanesi parlar, ilahi feyizlere kavuşur. Bu ne mübarek ve ne güzel bir durumdur.
Sonuç olarak: Dünya iki kapılı bir misafirhanedir. Doğumla başlayan hayat her gün hatta her nefesle biraz daha kısalmakta, kişi ölüme biraz daha yaklaşmaktadır. Ölüm yok oluş değil, bir mekan değiştirmedir. Hem öyle bir mekan değiştirme ki fani (geçici) olandan ebedi olana intikal ediş. O hayatta artık ölüm yoktur. Ya düşünüp hayal bile edilemeyecek kadar güzel ve rahat bir hayat, ya da tahmin ve tahayyül edilemeyecek kadar sıkıntılı, azap dolu bir hayat vardır. İşin ilginç yanı o ebedi hayata başı ve sonu belli olan, kısacık bir ömür parçasında hazırlanılmaktadır. Bir öğrenci bile sonucu hayat, memat meselesi olmayan sınavına bizlerin ahirete hazırlanmamızdan daha ciddi ve daha sorumluluk duygusu ile hazırlanmaktadır.
           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder