22 Kasım 2013 Cuma

OKULLAR MİLLETİN BEYNİ 
                   OKULLARIN HAYAT DAMARLARI OLAN ÖĞRETMENLERSE
                                        NESLİMİZİN MİMARLARIDIRLAR                                   
                                                    

            Öğretmen kelimesine başka bir şey eklemek hiç içimden gelmiyor. Öğretmenler günü falan dediğimizde, asıl özne ikinci plana itiliyormuş gibi geliyor bana. Öğretmen kelimesinin derinliği kendi içerisinde gizlidir.
            Bir grup öğretmene konuşma yapmam icap etse, acaba neler söylerdim? Başka bir ifade ile  (M.E.B) dan bir yetkili ve etkili kişinin, okulların açılması sebebi ile veya yarı yıl tatiline girerken, tüm öğretmenlere şöyle  hitap etmesini  isterdim.
            Değerli öğretmen arkadaşlarım! Eğitim ve öğretim, ömrümüzün belirli bir bölümünde değil beşikten mezara kadar devam eden bir olgudur. Her gün, hatta her an insan yeni bir şey öğrenmekle karşı karşıyadır. Bu öğrenme gerçeği gençlik ve çocukluk yıllarında tabi ki daha hızlıdır. Neslimiz eğitim yolu ile şekil alarak hayata atılır. Dolayısı ile bir millete şekil veren, o milletin eğitim kurumlarıdır. Ana ve babalar, aileler her zaman çocuklarının yabancılara değil kendilerine, kendi milletine benzemesini, kendi milletinin özelliklerini taşımasını istemişlerdir- isterler. “Yeter ki çocuğum okusun, adam olsun, ben ceketimi satar onu okuturum,” sözünün altında bu düşünce yatmaktadır.
Emperyalistler ise artık top, tüfek, asker, güç kullanarak ülkeler almayı bırakmışlar veya bunun yanında, bundan daha önemli ve kalıcı olan kültür emperyalizmine ağırlık vermişlerdir. Bunun için ise okulları, eğitim kurumlarını en uygun merkezler olarak görmektedirler. Bir milletin dilini mi değiştirecekler? İnancını mı bozacaklar? Milli duygularını zaafa uğratıp, tarihi ile bağını mı koparacaklar? Kos koca bir milletin neslini kendi dedesini, babasını beğenmeyen, gayesiz, idealsiz, inançsız, hedefsiz, bom boş, taklit ve moda peşinde koşan birer insan yığınları, kalabalıkları haline mi getirmeyi amaçlamaktadırlar? İşte bunları gerçekleştirmek için seçtikleri üsler okullardır. Okullar vasıtası ile insanımızı vücut bizim, kafa, düşünce biçimi yabancılara ait birer acayip yaratık haline getirmeyi hedeflemektedirler.
            Değerli arkadaşlarım! Şu bir gerçektir ki; kültür emperyalizminin en etkili panzehiri inançtır- dindir- maneviyattır. İşte milli ve manevi değerlerimize sıkı sıkıya bağlı, yabancıların değil, kendi milletimizin  özelliklerini taşıyan, tarihi ve milleti ile iftihar eden, benim tarihimin yetmiş, seksen, yüz yıllık değil, bin yıllık şanlı bir geçmişi vardır ve ben tarihimin her cümlesini, her satırını, her kelimesini, her olayını sebep ve sonuçları ile bilir, ona sahip çıkar ve onunla gurur duyarım diyen bir neslin yetişebilmesi için, istisnasız her öğretmen arkadaşım milletimizin teminatı olmalıdır.
            Gerçi günümüzde kültür emperyalizminin tek sorumlusu okullar değildir. Bu gün televizyonlar okullardan daha etkili duruma gelmiştir. Televizyon sayesinde kitap okumak, fikir ve düşünce üretmek bitmiş, özellikle memleketimizin geleceği olan genç nesle –tv- kültürü hakim olmuştur. Evlere ve iş yerlerine alınan gazete varsa, onlar da magazin türü şeylerdir. Tabi ki bu gidiş sağlıklı bir gidiş değildir.
            Geçenlerde bir annenin feryadını dinledim. Beş altı yaşlarında olan kızı akşam yatağının içerisine oturmuş, iki elini göğüs hizasında, avuç içleri birbirine gelecek şekilde tutmuş, gözleri kapalı vaziyette duruyor, dudakları kıpırdıyormuş.
-          Ne yapıyorsun öyle kızım? diyen annesine.
-          Dua ediyorum anneciğim, diye cevap vermiş. Annesi
-          Dua öyle mi edilir? deyince de
-          Televizyonda böyle yapıyorlar, diye karşılık vermiş.
Kadıncağız bu olayı büyük bir üzüntü ile yana yakına anlatıyordu.
Elbette ve maalesef bu anne gibi daha nice anne ve babalar vardır. Ama şu da bir geçektir ki, televizyonlara o programları yapanları ve koyanları da okullar yetiştiriyor. İşte bu sebepten dolayı milletin beyni olan okullar ve okulların hayat damarları olan öğretmenler, neslimizin mimarlarıdırlar.
           Bir düşünürümüz, “Kızlarını okutmayan bir millet, oğullarını manevi öksüzlüğe mahkum  etmiş demektir. Hüsranına ağlasın,” diyor. Okutmak, evet ama nasıl?...
                        Bundan bir süre önce karanlık güçler tarafından içimize sağ ve solculuk hastalıkları sokulmuş, aynı milletin, vatanın, şehrin hatta mahallenin gencecik insanları birbirlerine düşman edilmiş, aileler büyük sıkıntılar yaşamışlardı. Allah’a şükürler olsun o beladan kurtulduk. Şimdi solcuya da sağcıya da soruyorsunuz “ o günlerde yapılanları şimdi nasıl karşılıyorsunuz?”diye. İki tarafta o olayları tasvip etmediklerini, yanlış ve hata olduğunu söylüyorlar.
                        Öğretmenler günü, analar, babalar, kadınlar, sevgililer günü gibi kabul ediliyor, herkesin belli birer günleri var bizim de olsun, gibi düşünülüyor, birkaç yaldızlı söz, birkaç nutuktan ibaret bırakılıyorsa,  bu zaman israfından başka bir mana ifade etmez. Böyle günler birer özeleştiri günleri olmalı, ileriye daha ileriye nasıl gidilir? Maddi, manevi eksiklerimiz giderilip, problemler çözülerek, mükemmele nasıl ulaşılır diye toplanılan, bir araya gelinen günler olmalı ve her yıl bir önceki yılda hedeflenen amaca ulaşılıp ulaşılmadığının hesabı gözden geçirilmelidir.

Bütün öğretmen arkadaşlarımın, öğrencilerin, ailelerin, Öğretmenler günlerini kutlar başarılar dilerim.







                                

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder