12 Haziran 2015 Cuma

                                     BİR SEÇİM BÖYLE GEÇTİ

            Dünyada az bulunan ve bakir yer altı ve yer üstü zenginliklerine, genç bir nüfusa sahip, kalkınmayı çoktan hak etmiş fakat bir türlü istenilen oranda kalkınamamış ülkemizde yapılan bir seçim konuşmalarında ülkemizin nasıl kalkındırılacağı, istihdamın nasıl sağlanacağı, komşularımızda sürmekte olan savaş ve huzursuzlukların bize de sıçramasının nasıl önleneceği ve duraklama dönemine girmiş olan terörün nasıl sıfırlanacağı, güçlü devletlerin oyuncağı haline gelmiş olan NATO ve BM gibi uluslararası kuruluşların karşısında, Müslümanların bir araya gelmelerinin nasıl sağlanacağı, uluslararası en büyük tefeci ve bir Yahudi kuruluşu olan IMF den kurtulmuşken nasıl bir daha onların kucaklarına düşülmeyeceği, bu gün iyice küçülmüş olan dünyanın her tarafına yayılmış bulunan vatandaşlarımızın haklarının nasıl korunacağı, çocuklarımızın ve gençlerimizin en çok muhtaç oldukları milli şuurun onlara nasıl verileceği, toplumumuzun nasıl bir sevgi toplumu haline getirileceği konusu inandırıcı ve ikna edici plan, proje, tasarı ve programlarla  milletimize anlatılması gerekirken, liderlerimizin boş sözler ve kuru vaatlerle geçirdikleri bir seçim daha geride kaldı. Bu seçimlerde de iyi bir duruş, güzel bir propaganda dönemi sergileyemeyen partiler ve parti genel başkanları bakalım şu ana kadar olan oldu, kalan geride kaldı diyerek birbirleriyle kucaklaşabilecekler ve bütün güçleri ile memleketimizin kalkındırılması için bir seferberlik içerisine girebilecekler mi, göreceğiz.

Evet, iki aydan beri partileri, özellikle parti genel başkanlarını dinledik, yandaşları ile birlikte ortaya koydukları çalışmalara şahit olduk. Özellikle barajı aşarak meclise girme umudu olan parti sözcülerini dinlerken doğrusu ben üzüldüm, ürktüm, umutsuzluğa kapıldım. Adamlar konuşmuyor, sanki birbirlerine savaş ilan ediyorlardı. Oysa “ Latife latif gerek” dendiği gibi söz de tatlı, yumuşak gerek. İfadeler aşırı olmamalı, aksine her türlü aşırılıklardan uzak, orta yol üzere olmalıdır. Partilerde bu durumu göremedik. Ayrıca özellikle bazı liderler yerli yersiz gırtlaklarını patlatırcasına bağırıyorlardı. Eve konuşmada da şiirde olduğu gibi vurgu gereklidir ama vurgu da yerinde olmalıdır. “Oylarınıza talibiz yahut tek başımıza iktidar olacağız” derken bağırmaya gerek var mı?

Her parti hemen hemen bütün illerde mitingler düzenlediler veya o gayret içerisinde oldular. Seçim masraflı bir iş olduğu gibi mitingler de öyle. Siz zannediyor musunuz ki mitinglere gelen kalabalıklar sadece o çevrenin insanıdır. Geçmişte “Sıralar üzerinde namaz kılan öğrenci değil, bale yapan öğrenci görmek isterim diyecek kadar aslından uzak siyasilerin düzenledikleri taşımalı mitingler gibi bu sefer de parti mitinglerine her taraftan insanlar getirildi ve elbette bu bir masraf işidir. Şehirlerin her tarafına asılan bayraklar, afişler, ilanlar, resimler, başlı başına bir külfettir. Çevrenin kirlenmesi, gürültü kirliliği, zaten yetersiz olan yollarımızdaki trafik karmaşası, Cuma saatinde sonuna kadar açılan müzik yayını ile insanların rahatsız edilmeleri bu işte bir yanlışlığın ve abartının olduğunu gösterdiği açıktır.

Eskiden seçimlerde sınırsız vaatler yapılırdı. Bazıları iki anahtar vaat ederdi. Eline iki anahtar alır, halka göstererek, iktidara geldikleri takdirde bir ev, bir de araba vereceklerini söylerlerdi. Hele Sayın Demirel’in hızını alamayıp, seçim arabasından yarı beline kadar sarkarak “ kim ne vaat ediyorsa beş misli” demesini hiç unutamıyoruz. Tabi bu halkı kandırmaktır, halkla alay etmektir.

Siyaset cephesinde yeni bir şey yok dedirtircesine bu seçimlerde de özellikle muhalefet partilerinin liderleri vaatte sınır tanımadılar. Mazotun bir buçuk liraya indirileceğinden tutun da her işsiz insana, her ev kadınına maaş verilmesine, herkese iş bulacaklarına varana kadar sınırsız vaatleri yine sıralandılar. Tabi bu vaatlerin milli kalkınmamızla alakası yoktur.
Bütün  bu boş vaatler yerine, maddi ve manevi kalkınmanın nasıl sağlanacağını, işsizliğin ve anarşinin nasıl önleneceğini, canlı bir piyasanın, mutlu ve yaşanabilir bir Türkiye’nin nasıl kurulacağını, toplum barışının nasıl tesis edileceğini, gençlerimizin ruh ve beden sağlıkları korunarak nasıl inanç ve imani yönlerinin korunacağını duymaya ne kadar da çok ihtiyacımız vardı.
Kurulacak olan yeni hükümete hayırlı işlerinde başarılar dilerim.

            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder