BİR SEÇİM BÖYLE GEÇTİ
Dünyada az
bulunan ve bakir yer altı ve yer üstü zenginliklerine, genç bir nüfusa sahip,
kalkınmayı çoktan hak etmiş fakat bir türlü istenilen oranda kalkınamamış
ülkemizde yapılan bir seçim konuşmalarında ülkemizin nasıl kalkındırılacağı,
istihdamın nasıl sağlanacağı, komşularımızda sürmekte olan savaş ve
huzursuzlukların bize de sıçramasının nasıl önleneceği ve duraklama dönemine
girmiş olan terörün nasıl sıfırlanacağı, güçlü devletlerin oyuncağı haline gelmiş
olan NATO ve BM gibi uluslararası kuruluşların karşısında, Müslümanların bir
araya gelmelerinin nasıl sağlanacağı, uluslararası en büyük tefeci ve bir
Yahudi kuruluşu olan IMF den kurtulmuşken nasıl bir daha onların kucaklarına
düşülmeyeceği, bu gün iyice küçülmüş olan dünyanın her tarafına yayılmış bulunan
vatandaşlarımızın haklarının nasıl korunacağı, çocuklarımızın ve gençlerimizin
en çok muhtaç oldukları milli şuurun onlara nasıl verileceği, toplumumuzun
nasıl bir sevgi toplumu haline getirileceği konusu inandırıcı ve ikna edici
plan, proje, tasarı ve programlarla
milletimize anlatılması gerekirken, liderlerimizin boş sözler ve kuru vaatlerle
geçirdikleri bir seçim daha geride kaldı. Bu seçimlerde de iyi bir duruş, güzel
bir propaganda dönemi sergileyemeyen partiler ve parti genel başkanları bakalım
şu ana kadar olan oldu, kalan geride kaldı diyerek birbirleriyle
kucaklaşabilecekler ve bütün güçleri ile memleketimizin kalkındırılması için
bir seferberlik içerisine girebilecekler mi, göreceğiz.
Evet, iki aydan beri partileri, özellikle parti genel
başkanlarını dinledik, yandaşları ile birlikte ortaya koydukları çalışmalara
şahit olduk. Özellikle barajı aşarak meclise girme umudu olan parti sözcülerini
dinlerken doğrusu ben üzüldüm, ürktüm, umutsuzluğa kapıldım. Adamlar
konuşmuyor, sanki birbirlerine savaş ilan ediyorlardı. Oysa “ Latife latif
gerek” dendiği gibi söz de tatlı, yumuşak gerek. İfadeler aşırı olmamalı,
aksine her türlü aşırılıklardan uzak, orta yol üzere olmalıdır. Partilerde bu
durumu göremedik. Ayrıca özellikle bazı liderler yerli yersiz gırtlaklarını
patlatırcasına bağırıyorlardı. Eve konuşmada da şiirde olduğu gibi vurgu
gereklidir ama vurgu da yerinde olmalıdır. “Oylarınıza talibiz yahut tek
başımıza iktidar olacağız” derken bağırmaya gerek var mı?
Her parti hemen hemen bütün illerde mitingler düzenlediler
veya o gayret içerisinde oldular. Seçim masraflı bir iş olduğu gibi mitingler
de öyle. Siz zannediyor musunuz ki mitinglere gelen kalabalıklar sadece o
çevrenin insanıdır. Geçmişte “Sıralar üzerinde namaz kılan öğrenci değil, bale
yapan öğrenci görmek isterim diyecek kadar aslından uzak siyasilerin düzenledikleri
taşımalı mitingler gibi bu sefer de parti mitinglerine her taraftan insanlar getirildi
ve elbette bu bir masraf işidir. Şehirlerin her tarafına asılan bayraklar,
afişler, ilanlar, resimler, başlı başına bir külfettir. Çevrenin kirlenmesi,
gürültü kirliliği, zaten yetersiz olan yollarımızdaki trafik karmaşası, Cuma saatinde
sonuna kadar açılan müzik yayını ile insanların rahatsız edilmeleri bu işte bir
yanlışlığın ve abartının olduğunu gösterdiği açıktır.
Eskiden seçimlerde sınırsız vaatler yapılırdı. Bazıları iki
anahtar vaat ederdi. Eline iki anahtar alır, halka göstererek, iktidara
geldikleri takdirde bir ev, bir de araba vereceklerini söylerlerdi. Hele Sayın
Demirel’in hızını alamayıp, seçim arabasından yarı beline kadar sarkarak “ kim
ne vaat ediyorsa beş misli” demesini hiç unutamıyoruz. Tabi bu halkı kandırmaktır,
halkla alay etmektir.
Siyaset cephesinde yeni bir şey yok dedirtircesine bu
seçimlerde de özellikle muhalefet partilerinin liderleri vaatte sınır
tanımadılar. Mazotun bir buçuk liraya indirileceğinden tutun da her işsiz
insana, her ev kadınına maaş verilmesine, herkese iş bulacaklarına varana kadar
sınırsız vaatleri yine sıralandılar. Tabi bu vaatlerin milli kalkınmamızla
alakası yoktur.
Bütün bu boş vaatler
yerine, maddi ve manevi kalkınmanın nasıl sağlanacağını, işsizliğin ve
anarşinin nasıl önleneceğini, canlı bir piyasanın, mutlu ve yaşanabilir bir
Türkiye’nin nasıl kurulacağını, toplum barışının nasıl tesis edileceğini,
gençlerimizin ruh ve beden sağlıkları korunarak nasıl inanç ve imani yönlerinin
korunacağını duymaya ne kadar da çok ihtiyacımız vardı.
Kurulacak olan yeni hükümete hayırlı işlerinde başarılar
dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder