18 Ocak 2014 Cumartesi

                                                    ÜZÜCÜ OLAYLAR

            27 Mayıs 1960 da meşru bir hükümet, başbakan, cumhurbaşkanı ve milletvekilleri ile al aşağı edilmiş, partileri kapatılmış, o parti mensubu olanlara bile adeta suçlu muamelesi yapılmıştı. Bunlarla  kalınsa iyi. Yassıada’da tutuklu bulunan Başbakana, bakanlara eziyetler ve hakaretler edilmiş, Başbakanın kıravatından tutularak “vay kerata vey, amma da yakışıklısın “ denebilmişti. Bu eziyetlere katlanamayan İçişleri bakanı pencereden atlayarak intihar etmişti. Sonunu biliyorsunuz, başbakanla birlikte iki bakan idam edilmiş, İstiklal harbimizin unutulmaz isimlerinden olan Cumhurbaşkanı Celal Bayar yaşı sebebi ile ancak idamdan kurtulabilmiş ve Kayseri Ceza Evinde uzun süre hürriyetleri kısıtlanmış olarak yatmış, serbest kaldıktan sonra 61 Anayasası ve seçim kanunu ile tabii senatörlük ihdas edildiğinden kendisine verilmek istenen tabii senatörlüğü “Ben milletin vermediği hiçbir görevi kabul etmem” diyerek  reddetmişti. Doğru olanı Ordu=Millet olması gerekirken, oyıllardaki vaziyet CHP=Ordu şeklindeydi. 1960 İhtilâlinin CHP nin kışkırtması sonucu gerçekleştiği bilinmektedir.
Hele o Yassıada Mahkemesinin durumu… Mahkeme Reisinin “Sizi buraya dıkan kuvvet böyle istiyor” sözü, aralarında hukukçu olmayanların bile bulunduğu mahkeme üyelerinin kanunlara dayanmadan insanları mahkum eden, aynen İstiklâl Mahkemelerinde olduğu gibi “suçlunun idamına, şahitlerin bilahare (daha sonra) dinlenmesine” diye kararlar veren, temyiz yok, itiraz yok bu gün tebliğ edilip ertesi gün infaz eden ikinci İstiklal Mahkemeleri'nin tekrarı olan Yassı Ada kepazeliği. İşte bu günlerde o kepazeliğin dizi haline getirilmiş filmini izliyorum.
Hani zamanın müderrislerinden (alimlerinden) İskilip’li Atıf Efendi için savcı hapis cezası istemiş, mahkeme heyeti idam kararı vermişti. Ertesi sabah onu ceza evinden alarak Ulus yakınlarındaki Ankara Palas Oteli önünde sabah ezanı okunurken idam etmişlerdi. Acaba Atıf Hoca o anda Zincirli camiinden okunan ezana eşlik ediyor muydu…? Atıf Efendinin mübarek cesedi irkilerek, bir süre öylece kendi etrafında dönerek ve rüzgarla hafif hafif sağa, sola sallanarak asılı kalmıştı. Hocanın idamından sonra ailesi çok sıkıntılar çakmiştı. İşte bunların aynısı Menderes, arkadaşları ve ailelerine de yapılmıştı.
Hocaefendinin suçu: Şapka kanunu çıkmadan önce yazmış olduğu küçük bir risale (kitapcık) tı. Oysa “Kanunlar makabline şamil işlemez” (yani kanunlar geriye dönük çalışmaz) kuralını bilmek için hukukçu olmaya bile gerek yok, ama Atıf Efendi için kanunlar gariye doğru çalıştırılmıştı. Menderes ve arkadaşlarının suçları ise, Ezanı aslından ayırıp “Tanrı uludur...” diye okutan CHP nin elinden iktidarı alamaları ve Ezanı aslına çevirmeleriydi.
Günümüzde bunlar yok artık, olay kendiliğinden rayına oturdu çünkü. Ancak  değişmeyen, olduğu yerde sayan, 1960 da neyse şimdi de aynı anlayışı sergileyen yalnız CHP kaldı.
            Artık kavgalar menfaat zemininde oluyor. Birinin menfaatına dokunuldu mu hiçbir kural tanınmıyor, üzücü olan, 17 Aralıkta başlayan bu kavganın kardeş kavgası olmasıdır…



                          

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder