ÜÇ AYLAR VE RAMAZAN
Recep,
Şaban, Ramazan isimleri ana ve babaların çocuklarına koymak için rağbet
ettikleri isimlerdir; Cuma ve Bayram da öyle. Her anne - baba adayı aylar
önceden doğacak çocuklarına isim ararlar, ama çocuk bu ay ve günlerde doğmuşsa
ismi kendiliğinden konmuş kabul edilir. Aslında bu durum, dinin milletimizin
hayatındaki etkisini ve yerini göstermesi bakımından önemlidir.
Üç aylar
dediğimizde Recep –Şaban – Ramazan ayları akla gelir ve 12 ay içerisinde bu
ayların kutsiyeti daha fazladır. Recep ve Şaban ayları, içerisinde bin aydan
daha hayırlı olan Kadir Gecesinin bulunduğu Ramazan Ayından önce gelir. Aslında
Recep ve Şaban ayları içerisinde de Müslümanlar için çok önem taşıyan Regaip –
Miraç– Berat geceleri bulunur ve Müslümanlar o mübarek gecelerin feyzinden
istifade ederler. Bu durum adeta Ramazana bir hazırlık gibidir. Ramazan ise
başlı başına bir temizlenme, günahlardan arınma ayıdır. Yukarıda da
bahsettiğimiz gibi Ramazan içerisindeki Kadir Gecesinin bin aydan daha hayırlı
olduğu “El- Kadr” Suresinde anlatılmaktadır. Bin ayın 83 küsur yıl demektir. Bu
bir ömürdür, hatta belki daha da fazla. Demek ki Kadir Gecesi ihya edildi mi
kişinin affa mazhar olacağı, belki de kurtulacağı umulabilir.
İnsan
nefsini ve heveslerini sınırlamak mecburiyetindedir. Aklı başında olan herkes
kabul eder ki sınırsız bir hürriyet, aklına gelen, nefsinin istediği her şeyi
yapma ve öyle de yaşama diye bir şey yoktur. Eğer öyle olsaydı hayat çekilmez
olurdu. Günümüzde birtakım çirkinlikler, olumsuzluklar, hırsızlık, uğursuzluk,
hortumculuklar yaşanıyorsa bu, günümüz insanının Allah’ın emirleri
doğrultusunda bir hayat yaşayamamasındandır. Bir bakıyorsunuz birtakım çeteler
türemiş, yine bu çete mensuplarının tahsil durumları da maalesef çoğunlukla en
üst seviyede olabiliyor. Demek ki ana babaların çocuğum okusun adam olsun gibi
samimi temennilerini okullarımız, Milli Eğitimimiz yerine getiremiyor, evet
okuyor ama adam olma keyfiyet çoğu zaman yarım kalabiliyor; yani kanadın biri
yok veya kırık, bu bakımdan uçamıyor. Çünkü insan madde ve manadan (ruhtan)
oluştuğu için, ruh tatmin edilemeyince iş yarım kalıyor, isterse on beş lisan
bilsin.
Allah’ın
Emirlerine uymaktan söz ediyoruz, çünkü emirlerine uyulması gereken sadece O’dur.
Emretme, yasaklama, hüküm koyma yetkisi sadece O’nundur. En iyi bilen, en
yararlıyı seçen, en çok merhamet eden de O’dur.
O din ki
Allah’ın dini İslam’dır. İnsan nefsini, hareketlerini, yaşama biçimini ona
uydurmakla yükümlüdür. İnsanın ona uyması demek tüm şehevi, nefsi arzu ve
isteklerini ona uydurması, böylece kendisine ter temiz bir yol ve istikamet
seçmesi ve çizmesi demektir. İnsan o dosdoğru yola uyunca kendisi için uyar,
çünkü saadete giden ve götüren tek yol odur ve buna kendisinin ihtiyacı vardır.
Nefsi
kötülüklerden alı koymanın, zaptetmenin en pratik yolu “ORUÇ” tur. Oruç insanı
gerçek manada takvaya ulaştırır. Cenabı Hak Kuran-ı Keriminde “Ey iman edenler!
Sizden öncekilere Farz kılındığı gibi, sizin üzerinize de Oruç Farz kılındı.
Gerek ki Oruç sayesinde fenalıklardan korunasınız.” buyuruyor.
Demek ki
Oruç İslam’dan önceki dinlerde de var ve kendilerine peygamber gönderilen her
ümmete de Farz kılınmıştır ama onlar dinleri gibi oruçlarını da değiştirmiş ve
bozmuşlardır.
Oruca
başlamak ve bayram etmek Kameri Aylara göredir. Hilalin görünmesi ile oruca
başlanır ve yine hilalin görünmesi ile bayram edilir. Bu durumda Orucun
başkalarının araya girmesi ile yozlaştırılması diye bir şey ortadan kalkmış
oluyor. Böylece hiçbir kuvvet, grup araya birtakım sapkınlıkları sokarak
Müslüman’ı bu aydan vazgeçiremez. Allah Resulü “ Hilali görünce Oruca başlayın
ve onu görünce son verin, şayet bulut olursa Şabanın sayısını otuza çıkarın.”
Buyurarak yine bu ibadeti ve ayı tam olarak sabitlemiştir.
Kameri yıl,
güneş yılından on gün kadar daha eksiktir. Bu sebeple güneş yılına göre ramazan
her yıl on gün önce gelir ve otuz yıl boyunca yılın her günü Müslümanlar oruçlu
olurlar. Yıl içerisinde uzun günler ve kısa günler – sıcak günler ve soğuk
günler vardır; böylece yani Kameri yıl sebebi ile bütün bölgelerdeki insanlar
orucun miktar ve şiddeti açısından eşit olurlar. Şayet güneş aylarından biri
seçilmiş olsaydı bölgelere göre bazı Müslümanlar sürekli uzun günlerde,
bazıları da sürekli kısa günlerde veya sürekli sıcak ya da soğuk günlerde oruç
tutmuş olacaklardı ki bu eşitlik olmayacaktı.
Ayrıca
çeşitli meyve, sebze ve yiyecekler için de mevsimler önemli olduğuna göre
yukarıda söylediğimiz hususlar gıda ve yiyecekler için de geçerlidir.
Bu konuya
devam edilecektir.
Buluşmak
umut ve dileği ile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder