20 Temmuz 2013 Cumartesi

                                        ÜÇ AYLAR VE RAMAZAN

            Recep, Şaban, Ramazan isimleri ana ve babaların çocuklarına koymak için rağbet ettikleri isimlerdir; Cuma ve Bayram da öyle. Her anne - baba adayı aylar önceden doğacak çocuklarına isim ararlar, ama çocuk bu ay ve günlerde doğmuşsa ismi kendiliğinden konmuş kabul edilir. Aslında bu durum, dinin milletimizin hayatındaki etkisini ve yerini göstermesi bakımından önemlidir.
            Üç aylar dediğimizde Recep –Şaban – Ramazan ayları akla gelir ve 12 ay içerisinde bu ayların kutsiyeti daha fazladır. Recep ve Şaban ayları, içerisinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesinin bulunduğu Ramazan Ayından önce gelir. Aslında Recep ve Şaban ayları içerisinde de Müslümanlar için çok önem taşıyan Regaip – Miraç– Berat geceleri bulunur ve Müslümanlar o mübarek gecelerin feyzinden istifade ederler. Bu durum adeta Ramazana bir hazırlık gibidir. Ramazan ise başlı başına bir temizlenme, günahlardan arınma ayıdır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Ramazan içerisindeki Kadir Gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğu “El- Kadr” Suresinde anlatılmaktadır. Bin ayın 83 küsur yıl demektir. Bu bir ömürdür, hatta belki daha da fazla. Demek ki Kadir Gecesi ihya edildi mi kişinin affa mazhar olacağı, belki de kurtulacağı umulabilir.
            İnsan nefsini ve heveslerini sınırlamak mecburiyetindedir. Aklı başında olan herkes kabul eder ki sınırsız bir hürriyet, aklına gelen, nefsinin istediği her şeyi yapma ve öyle de yaşama diye bir şey yoktur. Eğer öyle olsaydı hayat çekilmez olurdu. Günümüzde birtakım çirkinlikler, olumsuzluklar, hırsızlık, uğursuzluk, hortumculuklar yaşanıyorsa bu, günümüz insanının Allah’ın emirleri doğrultusunda bir hayat yaşayamamasındandır. Bir bakıyorsunuz birtakım çeteler türemiş, yine bu çete mensuplarının tahsil durumları da maalesef çoğunlukla en üst seviyede olabiliyor. Demek ki ana babaların çocuğum okusun adam olsun gibi samimi temennilerini okullarımız, Milli Eğitimimiz yerine getiremiyor, evet okuyor ama adam olma keyfiyet çoğu zaman yarım kalabiliyor; yani kanadın biri yok veya kırık, bu bakımdan uçamıyor. Çünkü insan madde ve manadan (ruhtan) oluştuğu için, ruh tatmin edilemeyince iş yarım kalıyor, isterse on beş lisan bilsin.
            Allah’ın Emirlerine uymaktan söz ediyoruz, çünkü emirlerine uyulması gereken sadece O’dur. Emretme, yasaklama, hüküm koyma yetkisi sadece O’nundur. En iyi bilen, en yararlıyı seçen, en çok merhamet eden de O’dur.
            O din ki Allah’ın dini İslam’dır. İnsan nefsini, hareketlerini, yaşama biçimini ona uydurmakla yükümlüdür. İnsanın ona uyması demek tüm şehevi, nefsi arzu ve isteklerini ona uydurması, böylece kendisine ter temiz bir yol ve istikamet seçmesi ve çizmesi demektir. İnsan o dosdoğru yola uyunca kendisi için uyar, çünkü saadete giden ve götüren tek yol odur ve buna kendisinin ihtiyacı vardır.
            Nefsi kötülüklerden alı koymanın, zaptetmenin en pratik yolu “ORUÇ” tur. Oruç insanı gerçek manada takvaya ulaştırır. Cenabı Hak Kuran-ı Keriminde “Ey iman edenler! Sizden öncekilere Farz kılındığı gibi, sizin üzerinize de Oruç Farz kılındı. Gerek ki Oruç sayesinde fenalıklardan korunasınız.” buyuruyor.
            Demek ki Oruç İslam’dan önceki dinlerde de var ve kendilerine peygamber gönderilen her ümmete de Farz kılınmıştır ama onlar dinleri gibi oruçlarını da değiştirmiş ve bozmuşlardır.
            Oruca başlamak ve bayram etmek Kameri Aylara göredir. Hilalin görünmesi ile oruca başlanır ve yine hilalin görünmesi ile bayram edilir. Bu durumda Orucun başkalarının araya girmesi ile yozlaştırılması diye bir şey ortadan kalkmış oluyor. Böylece hiçbir kuvvet, grup araya birtakım sapkınlıkları sokarak Müslüman’ı bu aydan vazgeçiremez. Allah Resulü “ Hilali görünce Oruca başlayın ve onu görünce son verin, şayet bulut olursa Şabanın sayısını otuza çıkarın.” Buyurarak yine bu ibadeti ve ayı tam olarak sabitlemiştir.
            Kameri yıl, güneş yılından on gün kadar daha eksiktir. Bu sebeple güneş yılına göre ramazan her yıl on gün önce gelir ve otuz yıl boyunca yılın her günü Müslümanlar oruçlu olurlar. Yıl içerisinde uzun günler ve kısa günler – sıcak günler ve soğuk günler vardır; böylece yani Kameri yıl sebebi ile bütün bölgelerdeki insanlar orucun miktar ve şiddeti açısından eşit olurlar. Şayet güneş aylarından biri seçilmiş olsaydı bölgelere göre bazı Müslümanlar sürekli uzun günlerde, bazıları da sürekli kısa günlerde veya sürekli sıcak ya da soğuk günlerde oruç tutmuş olacaklardı ki bu eşitlik olmayacaktı.
            Ayrıca çeşitli meyve, sebze ve yiyecekler için de mevsimler önemli olduğuna göre yukarıda söylediğimiz hususlar gıda ve yiyecekler için de geçerlidir.
            Bu konuya devam edilecektir.
            Buluşmak umut ve dileği ile.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder