MİRAC
Üç aylar Recep –Şaban – Ramazan aylarıdır.
12 ay içerisinde bu ayların kutsiyeti daha fazladır. Recep ve Şaban, içerisinde
bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesinin bulunduğu Ramazan Ayından önce
gelir. Bu aylar içerisindeki Regaip – Miraç– Berat gecelerinden Müslümanlar azamı istifade etme
gayreti içerisinde olurlar. Bu aylar ve geceler adeta Müslümanı Ramazan’a
hazırlar. Allah Resulü’nün “ Allah’ım! Recep ve Şaban’ı bana mübarek kıl, beni
Ramazan’a ulaştır.” Mealindeki Hadis-i şerifi bu ayların önemini
belirtmektedir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Ramazan içerisindeki Kadir
Gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğu “El- Kadr” Suresinde anlatılmaktadır.
Bin ay 83 yıldan fazla bir hayat demektir. Demek ki kişinin Kadir Gecesini ihya
etmesi onun af vesilesi olabilir .
İnsan
nefsini ve heveslerini sınırlamak mecburiyetindedir. Aklı başında olan
herkes kabul eder ki sınırsız bir hürriyet, her akla geleni,
nefsin istediği her şeyi yapma ve öyle yaşama hürriyeti diye bir şey yoktur;
eğer öyle olsaydı hayat çekilmez olurdu. Günümüzde birtakım çirkinlikler,
olumsuzluklar, hırsızlık, uğursuzluk, hortumculuklar yaşanıyorsa bu, günümüz
insanının Allah’ın emirleri doğrultusunda bir hayat yaşamamasındandır. Bu gün bir
bakıyorsunuz birtakım çeteler türemiş, bu çete mensuplarının tahsil durumları
da maalesef çoğunlukla en üst seviyede olabiliyor. Demek ki ana babaların
çocuğum okusun, adam olsun gibi samimi temennilerini okullarımız yerine
getiremiyor, karşılayamıyor; evet okuyor ama adam olma keyfiyeti çoğu zaman
yarım kalabiliyor. Çünkü insan madde ve manadan oluştuğu için, ruh tatmin
edilemeyince iş yarım kalıyor, isterse on beş lisan bilsin; yani kanadın biri
yok veya kırık, bu bakımdan kişi selamete çıkamıyor.
Allah’ın emirlerine uymaktan söz
ediyoruz, çünkü emirlerine uyulması gereken
sadece O’dur. Emretme, yasaklama, hüküm koyma yetkisi sadece O’nundur.
En iyi bilen, en yararlıyı seçen, en çok merhamet eden de ‘O’dur. O din ki
Allah’ın dini İslam’dır. İnsan nefsini, hareketlerini, yaşama biçimini ona
uydurmakla yükümlüdür. İnsanın ona uyması demek, tüm arzu ve isteklerini ona
uydurması, Kuran-ı Kerim’in yasakladığı her şeyden uzak durduğu gibi, yapılmasını
istediği şeyleri de yerine getirmesi, yani kendine tertemiz bir yol çizmesi demektir.
İnsan o dosdoğru yola uyunca kendisi için uyar, çünkü saadete giden ve götüren
tek yol odur ve buna ihtiyacı olan kendisidir. Nefsi kötülüklerden alıkoymanın,
en pratik yolu “ORUÇ” tur. Oruç işte bu üç ayların sonuncusu olan Ramazan
Ayındadır.
Evet bu tesbitten sonra bu gece
yaşayacağımız Mirac konusuna gelebiliriz.
Mirac, yükselmek demektir.
Cenab-ı Hak İSRA Suresinin birinci Ayet-i Kerimesinde “ Bir gece, kendisine
ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammedi ‘sav’) Mescid-i
Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah noksan
sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.” Buyurmaktadır.
Demek ki Peygamberimiz Mekkedeki
Mescid-i Haram’dan alınarak önce Kudüste bulunan ve çevresini Allah’ın mübarek
kıldığı Mescid-i Aksa’ya götürülmüş, oradan da göğe yükseltilimiştir. Bu
yükselişte göğün (semanın) her katında “Ona” akıl ve hafsalaya sığmayacak
olağanüstü şeyler gösterilmüştir. Bu duruma göre Mescid-i Aksa da, Mescid-i
Haram gibi Müslümanlar için Kuran’da adı geçen çevresi ile birlikte mübarek ve kutsal yerlerdendir. Ancak şimdi şöyle bir
düşünelim.
- Mescid-i Aksa nerededir?
-Elbette Filistin sınırları içerisinde
bulunan Kudüs Şehrinde değil mi?
-Peki Müslümanlar için bu kadar
önemli ve mukaddes bir yer olan Kudüs’ün şu andaki durumu nedir?
- Ne yazık ki Kudüs bu gün Allah’ın
lanetlediği, terör devleti İsrail’in işgali altındadır.
- Bu durum karşısında
yeryüzündeki birbuçuk milyar Müslüman kendi kutsalları için ne yapmaktadırlar?
-Hiçbir şey.
-Kutsalları işgal altında olan bu
insanlar niçin harekete geçemiyorlar?
-Başlarındaki yöneticileri bozuk.
-Peki yöneticilerini niçin
düzeltmiyorlar?
-CIA ve Mossat müsaade etmiyor.
Az bir düzelme olsa bir kısım medya, kiralanmış kalemler ve çeşitli yollarla,
al aşağı ediliyorlar.
Şu kesin olarak bilinmektedir ki,
Kudüsü’ü, Afganistan’ı, Irak’ı, Suriye’yi
Çeçenistan’ı ve daha başka İslam beldelerini müstevlilerin işgalinden kurtarmanın
yolu birlik olmaktan geçer. Her Müslüman, dünyanın neresinde olursa olsun
Müslümanların yaşadığı her yeri kendi vatanı olarak kabul etmeli, kurtuluşu
için can ve malla mücadele vermelidir. İşte İslam dışı güçlerin değil, Allah’ın
hükmü geçsin diye verilen bu mücadelenin adı Cihad’dır ve şartlar oluştuğunda
cihad her Müslüman’a Farzdır.