8 Aralık 2015 Salı

                   TAŞLAMANIN HİKAYESİ.

Kendiside şâir olan Hacı Ahmet Ağa, yı tanımadığı bir ozan ziyaret eder. Hacı Ahmet Ağa evde yoktur. Gerekli ilgi gösterilmediği gibi misafir ve oda sahibi olan Hacı Ahmet Ağa’ nın evine insanlar gelmeye başlarlar. Her gelene misafirin üst tarafından yer gösterilir. Misafir ozan,  her yeni gelenle bir aşağıya kayarak kapıya yaklaşır. Bu arada avcı olan bir Ağa’da av köpeği ile birlikte  gelir. Tabii ona da baş köşede  yer gösterilir. Misafir ozan av köpeği tazıya hitaben
“ Tazı ağa sen de şöyle buyur,” diyerek  kendisinin üst  kısmını işaret eder.
            Sonunda ev sahibi Hacı Ahmet Ağa ilk defa odaya girer, bakar ki bir misafir var diğerleri hep tanıdık kişiler.
“Misafirin karnı doyurulup  atına yem verildi mi? Rahatı temin edilip  gereken ilgi gösterildi mi?”
diyerek adamlarına sorular sormaya başlar.   
Misafir Ozan'da irticalen, gereken ilgilinin gösterilmediğini şiirle anlatır.
Bu olayı babamdan şiiri ile birlikte dinlemiştim. Fakat o uluların kıymet ve değerlerini sağlıklarında takdir edemediğimiz için o zaman bu şiiri yazamamıştım ama yine de aşağıdaki iki mısra hatırımda kalmış.
........................................................................................................
........................................................................................................
Her birisi beşer fincan kahviçti,
Birin bana vermediler efendim.

Anlatılan  olaydan ve bu iki mısradan esinlenerek aşağıdaki taşlamayı yazdım. Elbette ki orijinali gibi olamaz, ama bu olayı  yaşatmak istedim. Çünkü bu olay bir kültürdür, bir derstir , bir öğüttür.   17.07.2002


               TAŞLAMA

Sora sora geldim ben bu haneye,
Selamımı almadılar efendim.
Sanki sinek girmiş idi içeri,
Hatırımı sormadılar efendim.

Ben yerim verdikçe onlar oturdu.
Türlü türlü meyveleri götürdü.
Tazı üste beni alta getirdi.
Eşik bana yastık oldu efendim.

Kendileri dev de başkası hiçti,
Bu garibi görmediler efendim.
“Her birisi beşer fincan kahviçti
Birin bana vermediler efendim,”

Biliyorum ünün almış dört yanı.
Sözüm sana değil  gel beni tanı.
Uzak ol bunlardan şeref bul emi.
Gurur yıkar, dert bitirir efendim.


Bahar geçti, ömür geçti, yaş geçti.
Saç tükendi  aklar sakala düştü.
Anlamadım acep ne garip işti,
Hatır gönül sormadılar efendim.

Doğan uçar, tazı koşar durmadan.
Karanbola  sıkar  hedef görmeden.
Sağına soluna selam vermeden,
Söylenen söz dinlenir mi efendim?


Sabahın rüzgarı, seherin yeli,
Kırların çiçeği, bahçenin gülü,
Yayların hası Meryemçil Beli,
Gönül ordan aşmak ister efendim.

Ağam gücenmezsen bende gideyim.
Halden anlayanla kelam edeyim.
Gönül sohbet ister, kahve nideyim.
Hep sözleri yalan, dolan efendim.

                     2002 Andırın- Geben









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder