30 Aralık 2012 Pazar


Ayetler Işığında adlı çalışmamdan...

ÖFKENİ YUT

Öfkeyi yenmek elbette zor iştir.
Bunu ancak has hular yapabilir.
Gözler dönüp, öfke kabardığında,
İşte o an şeytanın bayramıdır.

Gel sakin ol, sevindirme şeytanı.
Pusu kurmuş kolluyor bak hep seni.
Rabbim rahmet eder, korur, gözetir.
Sinirliyken öfkesini yutanı.

Öyle bir an gelir ki mantık durur,
Renk değişir, söz artar, dil çözülür,
Güzel günler varsa da unutulur,
Sanki hep azapla geçmiştir ömür.

Böyle günde kendini kaybetmeden,
kolay işi sarp çıkmaza sokmadan,
Ölçüsüz tepkiye esir olmadan,
 Sabreden kul,  işte güzel bir insan.

ESİNLENİLEN  SURE  VE AYETLER:
Âl-i İmran, 134.

28 Aralık 2012 Cuma



1999 Marmara depremi günlerinde yazıldı. 
Allah kimseye ve özellikle milletimize ve 
İslâm milletine böyle acılar bir daha yaşatmasın.

DEPREM

Kırk beş saniyede yıldızlar yere indi bir gece yarısı,
Ve denizler karaya yürüdü.
Öperken kara toprak insanları alınlarından,
Daha önce neredeydiniz diyerek.
Bir gece yarısı
Feryad-ı figan, ah-ı aman
Karıştı birbirine dostlarım.
Ne bir şey hatırlamak mümkündü,
Ne kımıldamak,
Yalnız ve her saniye beklenen, soğuk bir ölümdü.
Bir gece yarısı denizler karaya yürüdü.

İnsanlar kalkmışlardı yataklarından
Yarı üryan.
Koşuşturuyorlardı bir o yana, bir bu yana.
Ardıma baktım, yüzüm kızardı,
Önüme baktım, gözüm karardı.
İnmekle bitmeyen merdivenlerde dostlarım,
Nice kırk beş yıllar yaşandı.

Şimdi bildim, kırk beş saniyenin ne kadar uzun olduğunu.
Yaşandığını bir ömrün,
Hatıraların iyisi ile, kötüsü ile.
Ve ölesiye pişmanlıkların.
Evet, şimdi bildim boş olduğunu dünyanın.

Ahiret yolunda mizan göründü.
Eller kelepçeli, dilde pelesenk.
Bir ömrün hesabı konarak önümüze,
Hadi  konuşun dendi.
Dökülen göz yaşları da para etmiyor şimdi.
Cüzdanlar dolu olmuş, boş olmuş ne yazar,
Değil mi ki bütün kazanılanlar
Bir anda yok oldular.
İbret, ibret alınır mı dersiniz dostlarım?
Ne gezer.
Gelinlik kızların  göz nuru,
Gençlerin hayalleri, umutları, hepsi  hepsi
Kırk beş saniyede yok olup gittiler.

On yedi ağustos sabahının alaca karanlığında
Feryatlar yükselirken semaya,
Zenginler ekmek kuyruğunda sıra bekler,
Sarsıntılar sarsıntılar, biteviye ve tekrar.
Ezanlar haykırıyor şimdi o tek hakikatı
ALLAHU EKBER.
                                20 Ağustos 1999
                          Marmara depremi üzerine








23 Aralık 2012 Pazar



Ayetler ışığında adlı kitabım (çalışmam) dan alınmıştır.

PEYGAMBERİN HAKTIR
     ALLAH'INSA TEK

Göklerin ve yerin var oluşunda,
Aklı olan kula deliller vardır.
Geceyle- gündüzün her saatinde
Allah’a yönelen gönüller vardır.

İnsanlara fayda veren şeylerde,
Denizlerde, ırmaklarda,  göllerde,
Aksakallı, Allah dostu pirlerde,
Göze, gönle huzur veren nur vardır.

Kuruyarak ölmüş olan toprakta,
İlkbaharda hayat bulan yaprakta,
Allah korkusuyla çarpan yürekte,
Hâlık’ı  zikreden  nice hal vardır.

Yağmurla canlanan kuru toprakta,
Gökyüzünden inen suda,  rahmette,
Ölüm sonrasında gele hayatta,
Düşünen topluma ibretler vardır.

Ey Allah’ı sevmeyip, kulları seven!
Mahluk olan kulu Hakka denk kılan,
Halıkına  görevini  yapmayan,
Yaptığın her işin bedeli vardır.

Gecedeki gizem, gündüzdeki sır,
Düşünsene, sana ne anlatıyor?
Peygamberin hak dır, Allah’ınsa bir,
Canlı, cansız her şey hâk, hak diyor.


ESİNLENİLEN SURE VE ÂYETLER:
Bakara Sûresi 164 ve 165. Âyetler







21 Aralık 2012 Cuma

    DOĞRU
Hayat bir seferdir durmadan gidilir bir meçhule doğru.
Aslında meçhul değil, bu ilahi gerçeklik tek doğru.
Ağlayarak doğmuşsun, gülerek ölmek için yaşa.
Doğru otur, doğru konuş, daima düşüncen olsun doğru.
Unutma ki, Yunus'un taşıdığı odunlar bile doğru.
                                               2002 Gemlik

19 Aralık 2012 Çarşamba



Not: Yayınlanmış kitaplarımdan biri olan IŞIK SAÇAN NAL OLSAM adlı kitabım dört bölümden oluşmaktadır; bu bölümlerin biri de IRAKLININ DİLİNDEN adlı bölümdür. Şiirin alt kısmındaki tarihen de  anlaşılacağı üzere, yazılış zamanı ABD'nin Irak'ı işgal ettiği ve meclisin teskere konusunu görüştüğü günlere rastlamaktadır.Bu sebeple şiir o günlerin hassasiyetini yansıtmaktadır.

NERDESİN  EY ADLİ İLAHİ ?

Ya Rab!
Nimetini kullarının kahrına yönelttiler.
Sen rahimsin, hem de kerim.
Acı bize ne olur ey merhamet menbağı.
Türlü isyan vardı ama, Rahmeyledin Mekke’ye.
Görünmeyen kudretinle filleri mahveyledin.
Çiğnenmiş ekine döndü ordusuyla,
Zelil oldu Ebrehe.

Şimdi tarih tekerrürde, başladı kirli savaş.
İmdat ya Rab!!
Gözetmezsen,
Genç ihtiyar,  top yekun bir milletin
Cümlesi mahvolacak, hızlı yavaş.

Ya ilahi!
 Varsa da bu ülkede
Saddam ve Saddam gibisi,
Yatmaktadır Kerbelada Resulün sevgilisi.
Cüneydi Bağdat,
Masum bakışlı Hallac
Ve daha nicesi.
İmam-ı Azam ki ...
Asırlardır toplumları etkiliyor nefesi.
Cümlesinin hürmetine ya Samet,
Ne olursun merhamet.
  
“Ağaçlar kalem olup denizlerle yazılsa,”
Mükevvenat nokta  nokta köşe bucak gezilse,
İlmin sonsuz, gücün bitmez,
Bir emrinle yok edersin,
Büyük şeytanın yanına binlercesi dizilse.

Biz suçluyuz, sen Gafursun, eyle nusret.
Birlik olup çanak tutan,
Tetik çekip ölüm saçan,
Zalimlere verme fırsat.

Ya ilahi!
Gök yarılıp zulmet yağsın,
Yerden ölüm fışkırsın.
Yıldırımın biri gelip, biri gitsin
Durmaksızın peşi peşine.
Kaçacak yer bulamasın,
En şiddetli kahrın insin,
Şaronla, Buş un başına.

Aşkınla yanan gönüller kor olmuş kavruluyor.
Has kulların seher vakti el açıp yalvarıyor.
Ya İlahi!
Maksat üstü söz çıkmışsa  istemeden dilimden,
Aciz kulum,
Senin için buğzetmekten
Başka bir şey, gelmiyor ki elimden.

İslam garip,
Düşman kavi.
Bu gidişle sonumuz ne
Bildir nihayetini.
Yılar yılı gözlüyorum, nolur Rabbim
Gönder şehadetini.

Ağustosta mor dağlara karlar yağar,
Hava soğuk.
Ankara dan rüzgar eser,
Bağdat yanar.
Feryat figan birbirine karışır,
Sesler boğuk.
Baba şehit, ana mecruh.
Ağlayarak iki çocuk siperlerde buluşur.
Bağdat yanar, alev sönmez,
Her an daha tutuşur.
Bu zulüme can dayanmaz.
İnsan üstü gayretinle dayan Cahit.
Umudum var elbet bir gün
Adl-i ilahi yetişir.
                 10 Şubat 2003














15 Aralık 2012 Cumartesi


   EL-MÂNİ
(Dilediğini engelleyen)

İyilikle kötülük,
Selametle felaket,
Güzellikle çirkinlik,
Yan yanadır hayatta.

Münkere engel olan,
Çok şeye yasak koyan,
Kötülükleri silen,
Tek MÂNİ’sin hayatta

Şerleri hayreyleyen.
Yok olanı var kılan.
Mümin’e ecrin veren.
Elbet sensin hayatta.

Şerre izin vermeyen,
Kulları esirgeyen,
Mazluma dostum diyen,
Tek MÂNİ’sin hayatta.

Alçakta şeref olmaz.
Haklıya engel konmaz.
Kimse yarını bilmez.
Sen bilirsin hayatta.

Depreme mani olan,
Felaketi durduran,
Gökten yağmur indiren,
Evet sensin hayatta.

Kötülüğe MÂNİ’sin
Afla suçu silersin
Bizde sabır taşsa da
Hakkı üstün kılarsın.

Affet Rabbim bizleri.
Güçlü kıl güçsüzleri.
Zalim düşmana karşı
Muzaffer kıl bizleri



12 Aralık 2012 Çarşamba


NOT: Işık saçan nal olsam adlı yayınlanmış olan kitabımdan.

TEVBE YUR
Sabırlı kul, hak kelamdan başka söz söylemez.
Günahları tevbe yur, başka hiçbir şey yumaz.

GÖZ YAŞIM İZAH EDER
Mübarek gecelerde melekler gelir, gider.
Bunca pişmanlığımı göz yaşım izah eder.

SİNİRLİYKEN SUS
Sinirliyken söylenen söz, keskin kılıç gibidir.
Açtığı hasarın en azı, silinmez izidir.

ÇALIŞ
Bazen yağmur bekleriz, su akarken dereden.
Çalışana umulmadık yerden verir yaradan.

10 Aralık 2012 Pazartesi


Not: Yayına hazır olan Esma-i Hüsna ( En güzel isiler) adl
 kitabımdan alınmıştır

            ER-REZZÂK
              (Rızk verici)
            -------------------
YA REZZAK sen, kullarına yalnız rızık değil,                                                        
Muhtaç oldukları başka şeyler de verensin.
İşlerini sırayla, titizlikle yapana,
Engelleri kaldırıp, hallerini soransın.
Ve tabi alınlara yazılanı bilensin.

Neler yapsam az gelir, sana ibadetlerim.
Secdede gözyaşlarım bana teselli verir.
Kurtuluşunu bekler senden Mümin kulların.
Irak’tan, Gazze’den ve daha başka yerlerden.
Feryadları yükselir ezilen mazlumların.

Rızkınla besleneler kan döküyor hunharca.
Şehitlerinin kanı dere olup akıyor.
Yerden ölüm, gökten ateş yağıyor günlerce.
Bize verdiğin rızkı şâkiler engelliyor
Ve bu böyle devam edip gidiyor  yıllarca.

Ey bütün mahlukatın rızıklarını veren!
Küçücük karıncaya kütleler sürükleten,
Sevimli arıları çiçek çiçek gezdiren,
Söyle bana, kurtuluşa nasıl yol bulayım?
Sana nasıl niyaz  edip, nasıl yalvarayım? 
Günahların çoğu dil yüzündendir. Her yara iyileşebilir ama dil yarası...

DİLİNİ TUT
Dilimi tutardım ben,
Gerçeği bilsem eğer.
Suçuma basabilsem,
Başım göklere değer.

HOŞGELDİN ÖLÜM
Yapabildiysem beşe altı katarak, ibadeti hak için.
Sırat-ı müstakim üzere dosdoğru olabildiyse yolum.
Yoksula, bîçareye sorduysam halin nedir, nasıl ve niçin?
Emin ol perva yok artık senden, bekliyorum, hoşgeldin ölüm.

9 Aralık 2012 Pazar



Not: yazılış tarihinden de anlaşılacağı gibi IRAKLININ DİLİNDEN ŞİİRİ "ABD" nın Irak'ı işgal ettiği ve hunharca kan döktüğü günlerde yazılmıştır.

IRAKLININ DİLİNDEN

Zalimler hışımla yolları kesse,
Kaba güç kudurup mazlumu ezse,
Çapulcu şakiler evleri bassa,
Hak bilinen yoldan dönmez, güderiz.

Uçaklar yükselse, tanklar yürüse,
Vatanımı şehit kanı bürüse,
Ufukta kum gibi coni görünse,
Yine direnmeye devam ederiz.

Genç, ihtiyar ölse canlı kalmasa,
Dostlarımız yanımıza gelmese,
İmdat çığlığını duyan olmasa!
Ruhlar ayaklanır savaş ederiz.

Korkaklar saklanır, yiğitler ölür.
Zulüm zelil olur, zalim dövünür.
Doğumlar çift  olur, ölen dirilir.
Kıyamete kadar cihat ederiz.
                              03.07.2003 

5 Aralık 2012 Çarşamba


YENİ YIL
Yeni yıl bir takvimdir.
Yapraklar bir bir iner.
Allah için ağlayan,
Sonunda ii güler.

KORU RABBİM
Gözü kalbi, kulağı meşgul eden her huydan,
Koru Rabbim bizleri, senden uzak her şeyden.