HİÇ
Bir süre önce Nuh Mete Yüksel D.G.M.
Başsavcısıydı. Pek popüler, pek ünlü bir baş savcı.Tabi demokratik sistem
gereği astığı astık, kestiği kestik denemese de ciddi duruşu, hiç gülmeyen yüzü
ve azametli yürüyüşü… ile memleketin
önde gelen isimlerindendi. Millet Vekili Merve Safa Kavakçı nın Mecliste yemin
etmesi engellenince, vatandaşlıktan çıkartılması da gündeme gelmiş, bu durumda tabi
olarak Nuh Mete Bey de D.G.M Savcısı olarak görev başındaydı. Amansız bir
takipçi gibi yanına yeteri kadar polis memuru da alarak, Merve Hanım’ın evini basmıştı. Evet
evet yalnız, tek başına yaşayan bir kadının evini, hem de gece yarısı. Başarılı
olunsaydı, evinden çıkartıp beklide tutuklatacaktı.
Büyüklerimiz ne demişler? “Ne oldum deme,
ne olacağım de..” İnsanoğlunun mükemmel yaratılışına ve emrine verilmiş olan şu
güzelim dünyaya rağmen ömrü çok kısadır.
Aslında bu
kısa hayatın hayatın her devresinde dikkatli olmak gerek. O andaki durumun,
konumun, işgal ettiğin mevki ve makamın ne olursa olsun, her şeyin bir sonunun
olduğunu bilerek yaşamak lazım. İnsan yarın pişman olacağı, utanacağı, şimdi
olsa yapmazdım diyeceği fiil ve hareketlerden uzak durmalıdır.
“Ağa olsan,
paşa olsan, bey olsan
Yakasız
gömleğe sarılın bir gün.” Demiş
şair.
İşte o yakasız gömleğe sarılacağımız
günü unutmadan yaşamak, hepimizin hedefi olmalıdır.
Nuh Mete Yüksel, daha dün “Küçük dağları ben yarattım” dercesine bir tavır sergiliyor, bir milletvekili hanımı
gece yarısı evinde rahatsız edebiliyordu. Kaderin şu garip cilvesine bakın ki,
kendisi de bir kadın yüzünden dillere düştü. Hani hatırlayınız, gazeteler şöyle
yazıyordu: “Ankara D.G.M Savcısı Nuh Mete Yüksel, hakkında çıkan ……
kasetlerin arkasından başlatılan
soruşturma kapsamında D.G.M deki görevinden alındı. Soruşturmayı tamamlayan
Adalet Bakanlığı Müfettişleri, hazırladıkları raporu Hakimler ve Savcılar
Yüksek Kuruluna sundu. Kurul, müfettişlerin raporunu değerlendirdikten sonra,
Nuh Mete Yüksel’e kınama cezası ve yer değiştirme cezası verdi. Yani Sayın
N.M.Yüksel, Ankara D.G.M Savcılığından, Ankara Cumhuriyet Savcılığına getirildi.” Tabi bu tenzilen bir görev
değişikliği idi.
Her ne kadar Sayın Yüksel, kendisini
bir kadınla gösteren kasetin montaj olduğunu söylese de, Hakimler ve Savcılar
Yüksek kurulunun kararı böyle idi.
Şimdi bu olayı niçin mi gündeme
getirdim? Baro seçimlerinde Sayın Nuh Mete Yüksel’e meslektaşlarının yaptıkları
karşısında Sayın Yüksel’in durumuna üzüldüm de onun için.
Hani şehzade ava meraklı imiş,
çıktıkları avdan da hemen dönemezler, bazen birkaç gün sürermiş bu av keyfi.
Yine bir gün üç- beş arkadaşı ile birlikte çıktıkları av peşinde saatlerce at
koşturmuşlar ve birkaç tane de av vurduktan sonra, biraz dinlenmek için
yaylanın en güzel yerine kulübesini yapmış ve sürülerini otatan çobanın yanına,
çayırların üzerine oturmuşlar. Çoban misafirlerine “çoban armağanı çam sakızı” kabilinden
kulübesinde nesi varsa ikram etmeyi düşünmüşse de, bakmış ki bunlar öyle
sıradan insanlar değil, içinden “hele
ağırdan alıp bekleyeyim biraz,”diye
geçirirken, misafirler hemen sofralarını donatmışlar bile. Vurdukları avlarını
da ateşte kızartıp hep beraber yedikten sonra, çobanın yaptığı çayları içerken,
şehzade çobana sormuş.
-Şimdi sen
burada ne yapıyorsun?
-Sürülerimi
otlatıyorum.
-Sonra ne
yapacaksın?
-Burası benim
yazlık yerimdir, kış yaklaşınca köyüme giderim.
-Sonra?
-İlkbaharda
tekrar gelirim.
-Sonra?
-Sonrası
hiiiç demiş, ama bu münasebetsiz misafirin
haddini bildirmeyi de kafasına koymuş.
Peki demiş
çoban,( şehzade olduğunu henüz bilmediği bu çalımlı misafirin yüzüne bakarak,)sen
ne yapıyorsun buralarda? Şehzade gururdan göğsü kabararak, ben mi? demiş,”Ben
şehzadeyim, şimdi avlanıyorum, ileride padişah olacağım, memleketimizi
yöneteceğim, herkes benim emrime boyun eğecek, dış ülkelerden misafirlerim gelecek, ben dış
geziler yapacağım, sizlerin padişahınız olarak memleketimizi ve sizleri temsil
edeceğim.”
-Sonra demiş
çoban, sonra ne olacak? Şehzade sonra ne
olsun hayat böyle devam edecek. Çoban ısrarla daha sonra demiş, daha sonra ne
olacak? Şehzade ister istemez daha sonrası hiiç demiş.
Çoban,
-A be
şehzadem o kadar kendini yoracak, gururlanacak, kibirlenecek ne var, ben
şimdiden hiç im…
Yaa
işte böyle dostlarım! En iyisi, sonumuzun hiç olacağı şimdide belli bu dünyada, hiçliğimizin farkında olarak
yaşamak değil midir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder