22 Mart 2013 Cuma


NAMAZI KIL

Allah’tan başkası ile kurulan dostluk,
Örümceklerin yaptığı yuva gibidir.
Ne kadar dikkatli,  titiz çalışılsa da,
En çürük yuva örümceğin yuvasıdır.

Allah, onların kendisini bırakıp ta,
Hangi şeylere yalvardıklarını bilir.
İlmiyle mükevvenatı kuşatan Rabbim,
Sınırsız güç, kuvvet ve hikmet sahibidir.

Bu misaller ve temsiller insanoğluna
Düşünsün ve anlasınlar diye söylenir.
Fakat zarafet ve hikmet yüklü sözleri,
Ancak akıl sahipleri anlayabilir.

Yerli yerinde yaratılan gökler ve yer,
O’nun sonsuz   kudretinin bir delilidir.
Şüphe yok ki Rabbimin yarattığı her şey,
İman edenlere apaçık bildiridir.

Resul’e vahyedilen kitabı okuyun.
Hayasızlığı  önleyen namazı kılın.
Allah’ı anmaktan asla geri durmayın.
Sakın ha cahil ve bînamaz kul olmayın.















Kuran, ehli ilmin sînesinde yer eder.
Çünkü  her şeyi açıklayan ayetleri,
Sadece ve ancak zalimler inkâr eder.
 Müminlerse her nefeste hâk hak der.

Allah, iyilik yapan tüm inananların,
Geçmişte işlediği günahları örter.
İhlasla yaptıklarına ise kulların,
Daha güzelleriyle mukabele eder.

ESİNLENİLEN SÛRE VE ÂYETLER:
Ankebut (örümcek) suresi 7-9  ve 41 den 49 a kadar.
-----------------------------------------------------
EMARE: Alâmet, işaret, nişan, iz, ipucu, belirti.









16 Mart 2013 Cumartesi


OL DERSE OLUR

Göklerde olanlar, yerde olanlar,
Sana teslim olmuş, boyun eğmiştir.
Kalp gözüyle bu gerçeği görenler,
Rükû, sücut ile başın eğmiştir.

Doğu da senindir, batı da senin.
Senden yardım umar Mümin kulların.
Kuşlarda, ağaçta ve çiçeklerde
Baktığım her şeyde seni görürüm.

Gökyüzünü, bulutları ve ayı,
Seneleri, mevsimleri, ayları,
Yeryüzünde olmuş, olacakları,
Yaratan hâlıkım sensin, bilirim.

Sen Alîm’sin, bilinmezi bilirsin.
Hem Basîr’sin, görülmezi görürsün.
Yaratmak istersen sen bir nesneyi,
Tek kelime sadece bir “ol” dersin.

ESİNLENİLEN SÛRE VE AYETLER:
Bakara Sûresi 105,106, 107. Ayetler


2 Mart 2013 Cumartesi


                                                               BİR TEK İĞNEYİ ÇIKAR

            “Sütçü İmam Türkün namusunu silahı ile burada kurtardı.”
            Kahramanmaraş’ın Uzun Oluk semtindeki cadde üzerindeki çeşmede ve yine Sütçü İmam’ın Türbesindeki mermere yazılı kitabede böyle yazıyor.
            Bir şehir halkı olarak Maraşlıların, Fransız devletine kafa tutarak, önce kendi şehirlerini kurtarmak ve tarihi Sivas kongresinin yapıldığı Sivas’ın yolunu düşmana kapatarak  kurtuluş savaşına moral destek vermek için, Fransız işgal kuvveti ile Maraş halkı arasında kıran kırana geçen mücadelenin adıdır Maraş’ın kurtuluşu. Sütçü İmam ise işte bu mücadelede ilk kurşunu sıkan kahramandır.
            Tarihi olayı hatırlayacak olursak: Fransızların Maraş’ı işgal amacı ile şehre girmelerinin hemen arkasından, asırlarca birlikte yaşadığımız, komşuluk yaptığımız, aşımızı, ekmeğimizi, suyumuzu paylaştığımız yerli Ermeniler hemen işgalcilerin yanlarında yer aldılar. Bu yerli iş birlikçilerin zulüm ve taşkınlıkları işgalci Fransızlardan geri kalmıyor, halka olmadık hakaret, işkence ve zulüm yapıyorlardı. Milli Kurtuluş hareketinin henüz başında olunduğu için Maraş’a hiçbir yerden yardım gelemiyor, halk kendi işini kendisi halletmek durumu ile karşı karşıya bulunuyordu. O günlere Necip Fazıl Kısakürek’in Ağabeyi, Ahmet Kısakürek’in yazdığı,  bir gecede her tarafa asılan ve halkı direnişe çağıran nutuk halkı içten içe heyecanlandırıyorsa da daha kaledeki bayrağı indirme hadisesi yaşanmamış, dolayısı ile vuruşma fiilen başlamamıştı. Bir gün Fransız ve Fransız askeri elbisesi giymiş Ermeni çapulcuları Uzun Oluk mevkiindeki hamamdan çıkan hanımların bir yandan örtülerini açmaya çalışıyor, bir yandan da “Artık burası Fransızlarındır burada örtünemezsiniz” diyorlardı. Kahvede oturmakta olan insanlar “Yahu yapmayı, bu yaptıklarınız yanlıştır,” vs diyorlarsa da saldırganların bu sözleri duydukları yoktu. Bu arada caddenin karşı tarafındaki dükkanından olayı gören Sütçü İmam, silahını kaptığı gibi ateş etmeye başlıyor ve zalimlere hak ettikleri cezalarını veriyor. Sütçü İmam’ın Türbesindeki mermer sütunda ve olayın geçtiği yerdeki çeşmede yazılı olan, yazımızın başına da aldığımız ifade işte bu olayı anlatmaktadır.
            Önce ortaokul ve liselerde başlayıp, daha son üniversitelerde bütün acımasızlığı ile uygulanan kız öğrencilere örtü yasağı bu yıl Kahramanmaraş’taki Sütçü İmam Üniversitesinde de değişik boyutlarda uygulanmaya çalışılıyor. Tesettüre (örtünmeye) karşı olanlar bu yıl adı geçen üniversitenin adından da utanmadan, Şeyma Türkan adlı öğrencinin kaydını peruklu olarak bile yapmamışlardır.
            Peruklu öğrenci demek istiyor ki  “ Madem siz başta eşarp değil saç görmek istiyorsunuz, alın size saç.” Buna karşı okul yönetimi hayır biz senin saçını göreceğiz, onun kafanın içindeki düşüncenle ilgisi vardır, biz asıl onu yok edeceğiz. Peki kardeşim o dediğiniz şey Nene Hatunda, Kara Fatma’da, Latife Hanımda ve daha omuzlarında cepheye mermi taşıyan binlerce hanım kahramanda  yokmuydu? Ben onlara benzemek istiyorum niçin beni rahat bırakmıyorsunuz?...
Eziyet ve zulüm yalnız ABD nın yaptığı gibi Beni Gureyp Hapıshanesinde, Guantanamo adalarında ve daha yüzlerce yerlerde olmaz, işte böyle insanları inançlarının dışında bir yaşayışa zorlayarak ta olur.
            Hani geçtiğimiz yıllarda bazı üniversitelerde kurulan ikna odaları vardı. Nur Serter ve benzerleri oralarda çeşitli metotlar uygulayarak öğrencileri örtülerini açtırmak için iknaya çalışıyorlardı. Bir öğrenci o ikna odalarından birinde kendisine yapılan baskılara boyun eğmeyince iknacılar, “ kızım hiç olmazsa örtündeki şu iğnelerden birini çıkar” dediklerini gazeteler yazmıştı. Düşünebiliyor musunuz olayın vahametini? Tek bir iğneyi çıkar. “Surda bir gedik açmak” hesabı. Buna karşı örtülü bir bayan  ne yapacağını artık düşünmeli ve bulup uygulamalıdır………………………………………………….
………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………….
Ben idarecisi olduğum İmam Hatip Lisesinde örtü yasağı ile karşı karşıya kaldığımda, içimde dedem Sütçü İmam’ın “ Evladım senin içinde bulunduğun durum, benimkinden daha mı çetindi de ……görevini yapamadın,” dediğini hep duydum, hissettim. Bu duygu Allaha şükürler olsun ki ömür boyu pişman olacağım bir hatayı bana yaptırmadı.

NOT: Bu yazı bu günlerde yazılmadı, daha önce bir gazetede yazdığım köşe yazımdır.